| 
 
BİLEN OLMADI 
 
Ne söyleyim yalan dünya halını 
Sırrına eripte bilen olmadı 
Belkıs yele verdi olan malını  
Süleyman ömrünü süren olmadı. 
 
Yakub'u ağlattı Yusufum diye  
İsmail'e koç kurban indi hediye  
İsa göğe ağdı sebebi niye  
Eyyüb'un yarasın saran olmadı 
 
Hakkın sevgilisi Habibi yari  
Bunca nebilerin serveri piri 
Ebu Bekir, Ömer, Osman'la Ali  
Onlar gayrılara yaran olmadı 
 
Gökten Cebraille iki don geldi  
Fatıma ağladı karalar giydi  
Hüseyin aşkına başını verdi  
Dünyada bu denli figan olmadı 
 
Kur'an-a zulmetti şol Mervan dürzü  
Eba-Müslüm çıktı titretti arzı  
Battal sallar idi on batman gürzü  
Çıkıp annacına duran olmadı 
 
Hak kılıcı Horasan'dan yasıldı  
Nesimi yüzüldü Mansur asıldı  
Yunus'un gönlünde cennet nasıldı 
Mecnun'a Leyla'sın veren olmadı. 
 
Aşk elinde yaralandı şu sinem  
Aslı'ya tutuştu kül oldu Kerem  
Maşukunu buldu şad oldu Senem  
Aşık Garip gibi gülen olmadı. 
 
Hüseyin'im şaştı kaldı arada  
Gayıp erenleri Mehdi nerede 
Yedi derya ile arzı karada  
Hızır'ı İlıyas'ı gören olmadı.  
 
 
 
YEMEN 
 
Bir alay askerdik bindik gemiye / 
O gemi götürür bizi Yemen'e / 
Şükür o Yemen'de geri dönene / 
 
Yemen'e de benim ağam Yemen'e / 
Ateş düştüğü yeri yakar kime ne. / 
 
Susmuş konuşmuyor ağzında dili / 
Yirmisinde solmuş tomurcuk gülü / 
Ne yaman yer imiş Yemen'in çölü / 
 
Yemen'e de koç yiğidim Yemen'e / 
Kendim ağlar kendim söyler kime ne. / 
 
Kalkmıyor sırt çantam, cephanem ağır / 
Kimimiz kör olduk kimimiz sağır / 
Her yana oynuyor İngiliz gavur / 
 
Aman padişahım imdat Yemen'e  
Şu Yemen'in gailesi bize ne.  
 
Yemen'de de kara haber geliyor  
Nice koç yiğitler telef oluyor  
Hain Arap arkamızda vuruyor  
 
Türk uşağının kanı akar Yemen'e  
Analar bacılar ağlar kime ne.  
 
Hüseyin akıtır kanlı yaşını  
Bit pire üşüşmüş yiyor döşünü  
Akbabalar konar oyar başını  
 
Gitti gelmez ağam emmim Yemene  
Ölen ölür kalan sağlar kime ne  
 
Kaynak : Aşık Hüseyin  
 
Kırşehir yöresi  
 
 
YEMEN 1 
 
Yemen nere sıla nere  
Dağlar girdi ara yere 
Yitirmedim umudumu  
Gözlüyorum Memet gele. 
 
Yemen bizim neyimize  
Figan düştü evimize  
Çocukların yetim kalır  
Sen güvenme beyinize. 
 
Yemen yolu çukur olur 
Karavanam bakır olur  
Zenginimiz bedel verir  
Fakirimiz asker olur. 
 
Kalmadı anayın sabrı  
Taş kesti babayın bağrı  
İnsafa gel padişahım  
Gönder Memet'imi gayrı. 
 
Başta kalpak soldu mola 
Gün vurdu da öldü mola  
Memed'imin gözlerine 
Karıncalar doldu mola. 
 
Güvenme Arap hayına  
Ateş atar ocağına 
Yemen'e gittin gideli  
Oğul gelmez kucağıma. 
 
Yavruların zarleniyor 
Bu hasretlik külleniyor 
Küçük körpe Hüseyin'in 
Babam diye dilleniyor. 
KIRŞEHİR'li Aşık HÜSEYİN  
 
KIRŞEHİRLİ BİR OZAN 
Aşık Hüseyin'i Tanıyalım 
AŞIK HÜSEYİN 
Gönül arzeyliyor dostu sılayı 
Engel bırakmıyor buna ne dersin 
Eller beğenmezken balı hurmayı  
Evdeki tükenen una ne dersin. 
 
Kimi doğru gider kimi şaşırmış  
Kimi kağnısını dağda aşırmış  
Hüseyin yolunu sarpa düşürmüş  
Devresi bilinmez yola ne dersin.  
 
19. yüzyılın güçlü ozanlarından olan Aşık Sülük Hüseyin'in doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, 1838 kıtlığına söylediği bir destan, onun 1815-1820 yıllarında doğmuş olabileceği ihtimalini kuvvetlendirmektedir. 
 
Elli dört senesi bahar ayları  
Hep kurudu dereleri çayları  
Açlık sardı şehir ile köyleri 
Aman Allah ne olacak halimiz. 
 
Aşık Sülük Hüseyin'in doğum tarihi gibi ölüm tarihi de bütün araştırmalarımıza rağmen şimdilik bilinmezliğini korumaktadır. 
 
Etem Paşa orduların başında 
Erzel Paşa gezer düşman peşinde 
Gündüz hayalimde gece düşümde 
 
Yatın dağlar geçeceğim ardına  
Evelallah güveniyom orduma. 
 
Tarihçi Yılmaz Öztuna'nın bildirdiğine göre, Müşir Edhem Paşa komutasındaki orduda görev yapan Kırım ve 93 Harblerine katılan ve Aşığın dizelerinde adı geçen Erzel Paşa, 18 Nisan 1897 Türk Yunan savaşında şehit düşmüştür. Bu savaşa bir destan söyleyen, dolayısıyla 1897'de hayatta olan Aşık Hüseyin'in 1900'lerin başında, tahminen 85 yaşlarında vefat ettiğini söyleyebiliriz. 
 
Turnam giderseniz bizim yaylaya  
Bir aşık Urumda yasta di n'olur  
Engizekte yerişirsen obaya  
Sıtmaya tutuldu hasta di n'olur. 
 
Yukarıdaki dörtlüğünde ve muhtelif şiirlerinde de dile getirdiği gibi, kışın Anadolu'da, yazın Toroslardaki yaylalarda yaşayan, doğum yeri ise kesin olarak bilinmeyen ozanın son ikamet ettiği yer; Kırşehir, Mucur, Küçük Kavak köyü, Cilt. 37, Hane 22, numarada Bozbıyıkoğlu Hüseyin olarak, Mucur Nüfus Müdürlüğünde kayıtlıdır. Yine aynı nüfus kayıtlarında hanımının adı Ümüş olan Aşık, bir şiiriyle de bunu doğrulamaktadır: 
 
Hüseyin'im nettik Kadir Mevlaya 
Bizi hasret koydu bağa harmana 
Kaderimiz buymuş Ümüş ağlama 
Baharımız kara geldi bu sene. 
 
Bozbıyıkoğulları namıyla anıldıklarını bir şiirinin son dörtlüğünde Aşık Sülük Hüseyin şöyle dile getirmektedir: 
 
Devran dönsün poyrazınan eseyim 
Ferman padişahın kime küseyim 
Yurt tuttu Acıöz'ü Sülük Hüseyin 
Dedem Bozbıyık Türkmen değil mi? 
 
Bu dizelerden de belirtildiği gibi, nüfus kayıtlarında Bozbıyıkoğul1arı namıyla anılan ozan, o bölge halkı tarafından Aşık Sülükoğulları veya Aşık Sülükler olarak bilinmektedir. 
 
Mezarımı yol üstüne kazsınlar 
Baş taşıma Aşık Sülük yazsınlar 
Gelen geçen öldüğümü duysunlar 
Gelin dostlar helallaşmak günümdür. 
 
diyen Aşık Sülük Hüseyin, bu dörtlüğüyle de o yörede kendilerine Aşık Sülükler denildiğini kanıtlamaktadır. 
 
Zorladılar yesir gittik Uruma 
İskan olduk Acı suyun kıyına 
Alışmadık ivezine şoruna 
Sinekte sıtmada yatılmaz oldu. 
 
Dörtlüğünde belirttiği üzere, Aşık Hüseyin ve ailesi de diğer Türkmen aşiretleri gibi devlet tarafından zor kullanılarak Toroslar dan Orta Anadolu'ya iskan edilmişlerdir. Bir Türkmen aileye mensup olan ozanın, ilk önce Mucur'a bağlı Aydoğmuş ile Karacalı köyleri arasında kalan Sülüklü Bel denilen bir yerde oturduğunu, fakat Kırıklı köyünden veli adlı bir eşkıyanın zoruyla, yakınlardaki Aflak (Altınyazı) köyüne göç ettiklerini ozanın kendisinden dinleyelim: 
 
Bizim meskenimiz Sülüklü Beli  
Eser sam yelleri soldurur gülü  
Bize kan kusturdu Kırıklı Veli  
Isıtmalı sıracalı maççalı. 
 
Hüseyin'im gene kalktı göçümüz  
Gurbet elde kaldı Haçça bacımız  
Başa bela haramzede piçiniz  
Isıtmalı sıracalı maççalı. 
 
Yukarıda da belirtildiği gibi. Aşık Sülük Hüseyin'in iskan olayından sonra, bir zamanlar Mucur'a bağlı Aflak (Altınyazı) köyünde oturduğu, yakın zamana kadar evlerinin yerinin dahi belli 61duğu söylenmektedir. Yine o köydeki bir ine (mağara) Aşık Sülük Hüseyin'in ini dendiğini, otuz yıl önce o bölgede imamlık yaptığım dönemler, ahbabım ve büyüğüm Hacı Sadık'tan ve o köyde yaşayan diğer yaşlı insanlardan defalarca dinlemişimdir. Aflaklı Hacı Sadık'tan, Aşık Sülük Hüseyin'in birkaç şiirini dinlemiş olmama rağmen, bu şiirleri bir tarafa not etmediğim için şu anda belleğimde hiçbirisi kalmamıştır . Yine ozanın şu mısraları bu köyde oturduğunun bir ka nıtı olsa gerektir: 
 
Bunca emeğimiz boşuna zayil  
Kader böyle imiş Allah'a kayil  
Dayırn Necip ile emmim İsmayil  
Arzı mekan etti Aflak'ta kaldı. 
 
Aşık Hüseyin'in Aflak köyünden göç etme nedenlerini şimdilik bilemiyoruz. Bir müddet sonra Aflak'tan göç eden Ozan, Mucur, Küçük Kavak köyüne bağlı Çömelek, Cavlak (Yeniköy) üçgenindeki Acısu'yun kenarına gelip yerleşmiştir. Ozan'ın şu şiiri bu göç olayını bize şöyle açıklamaktadır: 
 
Acısu'dur obamızın otağı 
Eksilmez yoğurdu balı kaymağı 
Ulu yoldur şekerkuyu sapağı  
Eğlenip orada kalın turnalar. 
 
Aşık Sülük Hüseyin'in, kapısında birkaç sürüsü yayılan ve geniş arazilere sahip, varlıklı hanesi ve sofrası açık cömert bir kimse olduğunu araştırmalarımız sırasında o bölge halkından öğrenmiş bulunuyoruz. Aşağıda bir dörtlüğünü verdiğimiz vasiyet adlı şiiri de halkın anlattığı bu bilgileri doğrulamaktadır. 
 
Taş Konağın kapısını örtmeyin 
Uluyol' un ırızgını kesmeyin 
Emmiye dayıya kirtip küsmeyin 
Gelin dostlar helallaşmak günümdür. 
 
Aşık Hüseyin tarafından söylenen şu dizeler de onun medrese görmüş, okumuş bilgili bir kimse olduğunu kanıtlamaktadır: 
 
Biz de gittik bir zamanlar hocaya 
Aşinayız elif ile heceye 
Seni ısmarladım Gani yüceye 
Huzuru mahşerde dilin lal olsun. 
 
Diğer yandan, Aşık Hüseyin'in Mehmet, Süleyman ve Osman adlı üç oğlu ile Hatice adlı bir kızı olduğu Mucur nüfus kayıtlarında yazılıdır. 
 
Halk arasında (kel kız Haçça) olarak bilinen Aşığın kızı Hatice (1859-1931) o yörede cömertliğiyle ve hayırseverliğiyle tanınmaktadır. Acıöz'deki evlerinin önünde geçen Uluyol'un kenarına babası tarafından kazılan su kuyusunun başına yolcuların yemesi içmesi için her gün helkelerle yoğurt ve ayran çıkartan bu kadın, babasının başlattığı geleneği ölünceye kadar devam ettirmiştir. 
 
 
 
 
Eserlerinden bazıları: 
 
 
 
NE DERSİN 
 
Gönül arzeyliyor dostu sılayı 
Engel bırakmıyor buna ne dersin 
Eller beğenmezken balı hurmayı  
Evdeki tükenen una ne dersin. 
 
Kimi sevdasını ummana salar  
Kimi de dünyanın hırsına dalar  
Kimi başkasının aybını arar  
Başındaki bin bir hala ne dersin. 
 
Kimisi dünyada murazın almış  
Kimi de dünyanın zevkine dalmış  
Kimi derde düşmüş çaresiz kalmış  
Çaresiz dolaşır buna ne dersin. 
 
Kimi yaptığına öğünür durur  
Kimi pişman olmuş döğünür durur  
Kimi bağrı yanmış göğünür durur  
Kerem gibi yanan kula ne dersin. 
 
Kimi tatlı dilli güler yüzlüdür  
Kimi batman batman ağar sözlüdür  
Açmayın sinemi yaram gizlidir  
Şu bendeki derde çora ne dersin. 
 
Kimi doğru gider kimi şaşırmış  
Kimi kağnısını dağda aşırmış  
Hüseyin yolunu sarpa düşürmüş  
Devresi bilinmez yola ne dersin. 
 
 
YEMEN 2 
 
Bir alay askerdik bindik gemiye 
O gemi götürür bizi Yemen'e 
Şükür o Yemen'de geri dönene 
 
Yemen'e de benim ağam Yemen'e 
Ateş düştüğü yeri yakar kime ne. 
 
Susmuş konuşmuyor ağzında dili  
Yirmisinde solmuş tomurcuk gülü 
Ne yaman yer imiş Yemen'in çölü 
 
Yemen'e de koç yiğidim Yemen'e 
Kendim ağlar kendim söyler kime ne. 
 
Kalkmıyor sırt çantam, cephanem ağır  
Kimimiz kör olduk kimimiz sağır 
Her yana oynuyor İngiliz gavur 
 
Aman padişahım imdat Yemen'e 
Şu Yemen'in gailesi bize ne. 
 
Yemen'de de kara haber geliyor 
Nice koç yiğitler telef oluyor 
Hain Arap arkamızda vuruyor 
 
Türk uşağının kanı akar Yemen'e 
Analar bacılar ağlar kime ne. 
 
Hüseyin akıtır kanlı yaşını 
Bit pire üşüşmüş yiyor döşünü 
Akbabalar konar oyar başını 
 
Gitti gelmez ağam emmim Yemene  
Ölen ölür kalan sağlar kime ne 
 
 
EFENDİM 
 
Gülyüzlü sevdiğim neden incindin 
Araya söz katan eldir efendim  
Bana bergüzar ver kapına geldim  
Bu aşık kapında kuldur efendim. 
 
Aşık maşukuna cefa yapar mı 
Bir sözün üstüne bin söz katar mı  
El alem içinde taşa tutar mı 
İster azat ister öldür efendim. 
 
Ne dedim de küstün canımın içi  
Koynumda saklıyom verdiğin saçı  
Vallahi Hüseyin'in bunda yok suçu  
Arada rakibi kaldır efendim. 
 
 
NE BİLSİN 
Sevda bahçesinin gonca gülünde 
Deren bilir dermeyenler ne bilsin  
Canı başı şol cananın yolunda  
Veren bilir vermeyenler ne bilsin. 
 
Al yeşil soyunup kara giyenler  
Aşk okunda yaralıyım yarenler  
Sen ölme de ben öleyim diyenler  
Ölen bilir ölmeyenler ne bilsin. 
 
Arı sır işleyip yapar balını 
Aşık ifşa etmez nazlı yarini  
Dostun ayağına olan malını  
Seren bilir sermeyenler ne bilsin. 
 
Hüseyin'im dalma gama firkate  
Ölümden bir elçik yol yoktur öte  
Yar aşkıyla düşüp zalim gurbete  
Kalan bilir kalmayanlar ne bilsin. 
 
 
AY DOST 
 
Turnam nerden gelin Şam'dan Maraş'tan 
Kanadın kalkmıyor borandan kıştan  
Tatlı canı sakın alıcı kuştan 
Yoldurma tellerin yadlara aydost. 
 
Bahar selleriyle sökün eyleyin  
Seher yelleriyle selam söyleyin  
Hallarımı vefasıza demeyin 
Yoldurma tellerin yadlara aydost. 
 
Hüseyin serini saldı çöllere 
Bir yar için düştü dilden dillere  
Sırrını faş etme hoyrat ellere 
Yoldurma tellerin yadlara aydost. 
 
OLMAYINCA 
Gönül ne gezersin seyran yerinde 
Alemde her şeyin var olmayınca  
Kurtulmazsın elalemin dilinde 
Bir kişide namus ar olmayınca, 
 
Varıp bir kimsenin kuyusun kazma  
İçine düşersin yolunda azma  
Olura olmaza sırrını çözme  
Ahdine vefalı er olmayınca. 
 
Gördüğünü yad ellere söyleme  
Bir kimseyi koğu kıybet dilleme  
Her güzele kanıp gönül bağlama 
Sadık muhabbetli yar olmayınca. 
 
Mecliste arif ol her söze dalma  
İlimliyim deyip alimim sanma  
Elin saklısını arayıp bulma 
Sana açılacak hal olmayınca. 
 
Hüseyin'im derki dost sözünü tut  
Kem sözü terkeyle gönülde unut  
Kaldır kervanını şafakta yörüt 
Sıdkınan eğlenip kal olmayınca. 
 
 
GÖZLERİNİ YUMARAK 
 
Karşıdan karşıya sıralı dağlar 
Boranlı püsenli suları çağlar  
Elleri koynunda bir güzel ağlar  
Kaş kaldırıp gözlerini yumarak. 
 
Yel eser ığranır zülfünün teli  
Bahar çiği gibi kirpiği nemi  
Başına sokunmuş nergis çiğdemi  
Kara saça al kınalar yakarak. 
 
Merdine de Hüseyin'im merdine  
Aylar yıllar hasret kalmış yurduna  
Aşar gider karlı dağlar ardına  
Dönüp dönüp arkasına bakarak. 
 
 
GÖLE ÇEVRİLİR 
 
Bir çift suna geldi dost ellerinde 
Öter dertli dertli göle çevrilir  
Sorup sual ettim yar hallerinde  
Öter dertli dertli göle çevrilir. 
 
Bu gün efkarlıyım yaslı günlerim  
Gam elinde söylemiyor dillerim  
Hani teleklerin hani tellerin 
Öter dertli dertli göle çevrilir. 
 
Konup göçmüş Anavarza eline  
Hasret kalmış nergisine gülüne  
Yad avcılar pusu kurmuş yoluna  
Öter dertli dertli göle çevrilir . 
 
Yeter gayrı Hüseyin'i söyletme  
Hançer vurup yaralarım elletme  
Ben de bir garibim terkedip gitme  
Öter dertli dertli göle çevrilir. 
 
 
SEHER YELLERİ 
 
Ilgıt ılgıt esen seher yelleri 
Nazlı yardan koku gelir mi dersin  
Hele sorun ne söylüyor dilleri  
Evvelki sözünde durur mu dersin. 
 
Giderim gelirim yolum düz gelmez  
Gözlerim yollarda yardan söz gelmez  
Ben vazgeldim amma gönül vazgelmez  
Deli gönül öğüt alır mı dersin. 
 
İbrişim satılmaz böyle dükkanda  
Meyli muhabbeti sevgisi canda 
Yarın mahşer günü ulu divanda  
Sualime cevap verir mi dersin. 
 
Diken arasında kırmızı güller 
Yarin bahçesinde öter bülbüller 
Bre yavrum sana sarılan kollar 
Bin yıl yerde yatsa çürür mü dersin. 
 
Hüseyin'im derki derdi sır olan  
Daim civan gezer aşkta pir olan 
Ta ezelden ahdü peyman bir olan 
Yad ellere meyil verir mi dersin 
 
 
GÖZLERİ SÜRMELİ 
 
Sunam Elbeyli'den çekmiş göçünü 
Aşar gelir bİr gözleri sürmeli  
Zorkun yaylasında almış bacını  
Aşar gelir bir gözleri sürmeli. 
 
Yorulmuş dayanmış bir kara taşa  
Yavrusun aldırmış alıcı kuşa  
Kaldırmış başını ağlar Maraş'a  
Aşar gelir bir gözleri sürmeli. 
 
Kuşlar sazlığında tavlası bağlı  
Dum dum yaylasında sinesi dağlı  
Aladağ Bakırdağ kırcı boranlı 
Aşar gelir bir gözleri sürmeli. 
 
Terkeylemiş obasını elini  
Erciyes'te teziktirmiş yolunu  
Kızılırmak salında Çallı belini  
Aşar gelir bir gözleri sürmeli. 
 
Gelip konmuş şu Seyfe'nin gölüne  
Kekikli yavşanlı Malya çölüne  
Kaman diyarına Keskin eline  
Aşar gelir bir gözleri sürmeli. 
 
Hüseyin'im dertli söyler dilleri  
Mihrican değdi de soldu gülleri  
Kırşehir İnaç'tan Susuz'dan beri  
Aşar gelir bir gözleri sürmeli 
 
 
GÜL ELİNDEN 
 
Bülbül oldum bağa düştüm 
Gül elinden gül elinden  
Ferhat oldum dağlar eştim  
Zor elinden zor elinden. 
 
Has bahçeye yadlar girmiş  
Girmiş dallarını kırmış  
Mor menekşe boyun eğmiş  
Har elinden har elinden. 
 
Hem öksüz hemi yetimim  
Suyu kurumuş ekinim  
Arşa yükseldi tütünüm 
Nar elinden nar elinden. 
 
Hak diyenler kalmaz naçar  
Yar aşkıyla serden geçer  
Arı çiçek çiçek uçar .  
Bal elinden bal elinden. 
 
Hüseyin'im geçti demler  
Gözümde akıttım nemler  
Benim çektiğim sitemler  
Yar elinden yar elinden.  
 
 
 
 |