Þu Mübarek Günde Küsmek Olur Mu?*Uzat Ellerini Bayramlaþalým.*Tanrý Selamýný Kesmek Olur Mu?*Uzat Ellerini Bayramlaþalým.

MERHABA
YURTTA BARIŞ DÜNYADA BARIŞ
KIRŞEHİR
KARINCALI KÖYÜNE HOŞ GELDİNİZ
1-Karıncalı'nın Tarihi
2-Köy Anıları-Yağmur Duası
3-Köyden bakýþ
4-Karıncalı Sülaleler
5-Kurtuluşta Karıncalı
6-Kırşehir ve Köyümüz
7-Karıncalı Meslek Mensupları
8-TEVFİK YILMAZ
"Sazımız-Sözümüz"

9-Köy Yemekleri
10-Kırşehir Tarihi
11-Kırşehir Ozanları
12-Kırşehir Halk Kültürü
13-Kýrþehir ve Dünya
14-Kýrþehir Ünlüleri
15-İstiklalden İstikbale Kırşehir
16-Kırşehir Turizmİ
17-Neþet ERTAÞ
18-Kırşehir Kültürü
19-Kırşehir Haritası
20-Bektaþilik
21-Ahilik
22-Aşık Paşa
23-Atatürk Köþesi
24-Atatürk ve Dünya
25-Atatürk Kýrþehir'de
26-Türk Gençliği 10.Yıl Nutku
27-Bilgi Dağarcığı
28-Topraksız Alkan ın Şiirleri
29-Türkü Şiir ezgi Ağıt Harmanı
30-Serbest Kürsü-Aşık İsmail -Karıncalı Manileri-Misafir Eserleri
31-Deyimler ve Maniler
32-Tarım ve Hayvancılık
33-Yurt Dışındaki Karıncalılar ve Konsolosluk Adresleri
34-VATANA CAN VERENLER
35-Ay Yıldızlı Al Bayrak
36-İstiklal Marşı
37-KIRŞEHİR SEMAHI ve SAKLAMA ODASI
38-Ermenistan/Türkiye ilişkileri
39-Kıbrıs KKTC.
40-Ana Vatan Türkiye
41-TÜRK DÜNYASI
42-Linkler
43-DUYURU-ÖLÜM İLANLARI-ETKİNLİK HABERLERİ GÜNLÜK AYLIK DÜNYADA ZİYARETCİ SAYISI
44-Hayatın İçinden*ANILAR
45-AB-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ
46-KONUK ESERLERİ
MİSAFİR ARAŞTIRMACILARIN KÜLTÜR VE
ARAŞTIRMA MAKALELERİ
48*İNTERNET HABER*GAZETE OKU*RADYO DİNLE*TELEVİZYON SEYRET*
49-KONUK DEFTERİ

32-Tarım ve Hayvancılık


TARIM VE HAYVANCILIK

bugday_04.jpg

Karıncalı Köyünde sulu tarım bulunmamaktadır.Kurt beli tepesinden Şehre kadar giden dere 13 km. uzunluktadır.Bu dere Avuc altı tataroğlu öz ucuzluk takibi ile Kırşehir Şal gösteren bağlarından Kılıç özü çayına kadar ulaşır.Kış aylarında akıntılı olan dere yazın yer yer kuraklık gösterir.Bu Bölgeye gölet yapılarak Köyün arazisinin yarısı sulu tarıma geçebilir.Eskiden Pulluk ve kara sabanla hayvan güçüyle yapılan ziraatcılık,1950 de Motorcu Memetin traktör almasıyla başlayan motorlu ekim günümüzde ,traktör fazlalığıyla devam etmektedir.Tarlalar su olmaması nedeniyle en iyi yılda 1 e 5 verir diğer zamanlarda kendisini zor kurtarır.Köyde yaygın olarak kullanılan Çöp başından onmuşmu var derler.Doğru Çiftcilik maalesef kırsal susuz tarım gelirli olmamaktadır.Buğday sert buğday (Şahman)Cavdar,Arpa,Fiğ,Nohut,Mercimek tarımı yapılmaktadır.Eski yıllarda yapılan keten (Zeyrek)ekimi modern tarımla sona ermiştir.

Hayvancılık Çiftlik kurarak sürdürülmektedir.Kırşehir bağlarından Ucuzluğa kadar olan bölgede Büyük ve Küçük baş hayvan çiftlikleri kurulmuştur.


Koyun besiciliğinin Modern hali ise şöyledir.

KOYUNCULUK

Koyun et, süt, yapağı, deri ve gübreleri ile insanlara ekonomik güç veren önemli bir hayvandır.Hem çiftçi hem de ülke ekonomisini kalkındırmak için koyunculuğun yay gınlaştırılma sı gereklidir. Ama bakım ve beslenme koşullarının iyileştirilmesi, öte yandan koyunların saf yetiştirme ve melezleme yolu ile ıslah edilerek verimliliğin artırılması şarttır.
Öyleyse koyunculuğun doğal ve ekonomik koşulların gerektirdiği yönde gelişebil mesi için, mevcut yetiştirme tekniklerinin geliştirilmesi ve yetiştiricilerin yenilikleri bilmesi ve uygulaması gerekir.Koyunculuk yapmaya karar verdiğimiz takdirde önce likle yaşadığımız bölgeyi iyi tanımamız ve ona göre uygun ırkla çalışma yapmalıyız.
Genel olarak Anadolu;nun iç kısımlarında yağlı kuyruklular, denize yakın bölgelerde ince kuyruklular yaygındır. Yağlı kuyruklu koyunlar Morkaraman, Akkaraman, Dağlıç ve İvesidir. İnce kuyruklu koyun ırklarımız ise Kıvırcık, Sakız, Karayaka ve Merinostur.

MORKARAMAN

Genel olarak Doğu İllerimizde yetiştirilir. Vücut renkleri kızıldan mora kadar değiş mekte baş, burun, karın altı ve bacaklar çıplaktır. Yağlı kuyrukludur.Anaçlarda canlı ağırlık 50-60 kg, süt verimi 50-60 Litre kirli yapağı verimi 2-2,5 kg. olup her 100 koyundan 95-105 kuzu alınmaktadır.Süt kesiminden sonra 3 aylık besleme ile 20-25 kg. karkas alınabilir.

AKKARAMAN KOYUNU

Batıda Eskişehir ve Kütahya;dan başlayarak Doğuda Sivas;a kadar, sahil bölgeleri dışında Orta Anadolu;da ve geçit bölgelerinde yetişir.
Bunlarda vücut beyaz renkli yapağı ile örtülüdür. Ağız, burun, göz çevresi, kulak ve ayaklarda siyah lekelere rastlanır. Yağlı kuyrukludur.
Anaç koyunlarda canlı ağırlık 40-45 kg. süt verimi 50-60 Litre kirli yapağı verimi 1,5-2 kg.dır. 100 koyundan 100-110 kuzu alınır.
Süt kesiminden sonra 3 aylık besleme ile 20-22 kg. karkas verebilir.

DAĞLIÇ KUYUNU

Sakarya nehrinden başlayıp Ege Bölgesinin kıyı İllerine kadar uzanır.

Vücut beyaz renkli, kaba karışık yapağı ile örtülüdür. Ağız, burun, göz etrafları ve ayaklarda siyah lekeler görülür. Erkekler helezoni boynuzlu, dişiler boynuzsuzdur. Kuyruk yağlı olup kalp şeklindedir.

Anaç koyunlarda canlı ağırlık 35-40 kg., süt verimi 40-50 Litre, kirli yapağı verimi2-2,5 kg.dır. 100 koyundan 90-100 kuzu alınır.

SAKIZ KOYUNU

İzmir İlinde özellikle Çeşme İlçesinde yetişir. Vücut beyaz renkli, kaba-karışık yapağı ile örtülüdür. Baş ve bacaklarda siyah lekeler vardır. Erkeklerde kuvvetli, kıvrımlı boynuz bulunur. Dişiler boynuzsuzdur. Uzun yağsız kuyrukludurlar.Anaç koyunlarda canlı ağırlık 40-45 kg., süt verimi 120-180 Litre dir. 100 koyundan 180-200 kuzu alınır. Bu yöre dışına çıkarıldığında bu verim alınamamıştır.

KIVIRCIK KOYUN

Trakya ve Marmara;nın Güneydoğusundaki İllerde Ege Bölgesinin Manisa, İzmir, Aydın İllerinde yetişir.Vücut beyaz renklidir. Erkeklerde beyaz renkli kıvrımlı boynuz olup, dişiler boynuzsuzdur. İnce uzun kuyruğu vardır.Anaç koyunlarda canlı ağırlık 40-42 kg., süt verimi 60-90 Litre, kirli yapağı verimi 1,5 kg. dır. 100 koyundan 110-130 kuzu alınmaktadır. Et kaliteli olup, süt kesiminden sonra iki aylık besleme ile 17-18 kg. karkas verebilir.

KARAYAKA KOYUNU

Karadeniz kıyı şeridinde özellikle Sinop, Samsun, Ordu, Giresun ve Tokat İllerinde yetiştirilir.Vücut beyaz renkli kaba yapağı ile örtülüdür. Erkeklerde kalın kıvrımlı boynuzlar olup, dişilerde boynuz yoktur. Kuyruk yağsız ince ve uzundur.Anaç koyunlarda canlı ağırlık 35-40 kg., süt verimi 40-45 Litre olup, kirli yapağı verimi 1,5-2 kg.dır.

İVESİ KOYUNU

Suriye sınır boyunda Şanlıurfa, Gaziantep ve Hatay İllerinde yetişir.Baş ve bacaklar kahverengi vücudu ise beyazdır. Yağlı kuyruklu koyunlardır. Erkekler boynuzlu, dişiler boynuzsuzdur.Anaç koyunlarda canlı ağırlık 44-48 kg. süt verimi 90-155 Litre, kirli yapağı verimi 2-3 kg.dır.

KARACABEY MERİNOSU

Balıkesir, Bursa yörelerinde yetiştirilir. Anaç koyunlarda canlı ağırlık 55-70 kg., süt verimi 50-55 Litre, kirli yapağı verimi 3,5-4 kg.dır.100 koyundan 125-130 kuzu elde edilir. Vücut beyaz renkli kuyruk ince uzundur. Erkeklerin çok azında boynuz görülür, dişiler boynuzsuzdur.

KONYA MERİNOSU

Vücut beyaz renkli yapağı ile örtülüdür. Erkek ve dişiler boynuzsuzdur. Kuyruk yağsız ince ve uzundur.

Anaç koyunlarda canlı ağırlık 54-56 kg., süt verimi 40-50 Litre, kirli yapağı verimi 3,6-3,8 kg. olup, 100 koyundan 130-140 kuzu alınır.

MALYA KOYUNU

Vücut beyazdır. Baş ve bacaklarda siyah lekeler bulunabilir.

Yarım yağlı kuyruklu koyunlardır. Ancak koyunlarda canlı ağırlık 45-50 kg.dır, kirli yapağı verimi 2,4-2,8 kg.dır.

GÖKÇEADA KOYUNU

Gökçeada ve Çanakkale çevresinde yetişir. Beyaz yapağılı ince uzun kuyruklu, küçük cüsseli bir ırktır. Erkekler boynuzlu, dişiler boynuzsuzdur.

Anaç koyunlarda canlı ağırlık 35-40 kg.dır, süt verimi 50-60 Litre, kirli yapağı verimi 2-2,5 kg.dır.

TUJ KOYUNU

Türkiye;nin Kuzeydoğu İlleri Kars, Ardahan ve Iğdır bölgelerinde yetiştirilir.

Anaç koyunlarda canlı ağırlık 38-42 kg., süt verimi 55 Litre, koçlarda yapağı verimi 3-5 kg.dır.

HERİK KOYUNU

Sivas, Amasya, Sinop, Samsun, Trabzon ve Çorum İllerinde dağlık bölgelerde yetişir.Küçük cüsseli erkekler boynuzlu, kuyruk yağlıdır.

HEMŞİN KOYUNU

Karadeniz sahillerinde Artvin dolaylarında yetişir. Kahverengi olmalarına karşın siyahları da vardır. Et ve yapağı kalitesi düşüktür.

TAHİROVA KOYUNU

Ege ve Marmara Bölgesinde yetişir. Melezdir. Yavru ve süt verimi yüksektir.

ÖDEMİŞ KOYUNU

Batı Anadolu;da Ödemiş çevresinde yetişir.

DAMIZLIK SEÇİMİ

Bölgemize göre yetiştiriciliğini yapacağımız koyun ırkını seçtikten sonra iyi bir damızlıkla işe başlamak başarıyı arttıran en önemli şartlardan biridir.

Seçilen damızlık;
- Vücudu düzgün ve kusursuz
- Kendi ırkının özelliklerini taşıyan
- Yüksek verimli, hastalıksız, döl verimi yüksek ve uzun ömürlü olmalıdır.
Damızlık olacak etçi koyunda mümkün olduğu kadar büyük, derin geniş ve dolgun bir vücut yapısı gözlenmelidir. Baş kısa ve geniş, boyun kısa ve kalın olmalıdır. Gögüsün geniş derin ve kaburgaların mümkün olduğu kadar dışa dönük olması istenir.Bol et veren sırt, bel ve sağrının düz bir hat oluşturması ve olabildiğince geniş olması istenen etçi özelliklerdendir.
Damızlık sütçü koyunlarda kemikler ince boyun uzun vücut yüksek ve uzundur. Sağrı uzun ve arka bacakları arası büyükçe memeye yer verecek şekilde olmalıdır.
Karın nisbeten gelişmiş memeler yeter büyüklükte ve bezel meme özelliğindedir. Baş kuru, asil ve zarif yapıda olmalıdır. Kulaklar büyük ve nisbeten sarkıktır. Süt verimi ile tanınmış ırklar boynuzsuz veya zarif boynuzludur.
Koçun yumurtaları ne kadar büyükse döllenme kabiliyeti o kadar iyidir.

SÜRÜDEN AYRILMASI GEREKEN KOYUNLAR
- Dişleri ve tırnakları bozuk olanlar
- Çok yaşlı, çok zayıf koyunlarla kavruk kalmış koyunlar
- Kısır koyunlar, çok az süt verenler
- Yapağıü kısa, seyrek ve dökülüyorsa
- Özellikle Merinos ve kıvırcıklarda lekeler varsa
- Yapağı körü varsa
Bu tip koyunlar sürüden atılırlar.

DAMIZLIK KOÇ SEÇİMİNDE DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR
- Kuvvetli ve sağlıklı olmalı
- Irkın bütün özelliklerini göstermeli
- Canlı parlak bakışlı ve hareketli olmalıdır
- Yumurtalıklar torbaya inmiş olmalıdır
- Yapağısı kendi ırkının özelliklerini taşımalı
- Bacaklar kısa ve düzgün olmalıdır
- Sağrısına basıldığında çömelmelidir
Ergin bir koç iyi beslendiğinde ortalama 35-40 koyuna aşabilmektedir.

KOYUNLARDA ÜREME VE DÖL VERİMİ

Koyunculukta başarılı olmak, düzenli ve çok miktarda yavru olmaya bağlıdır. Elde edilen yavru sayısı ne kadar çok olursa sürüde iyileşme o kadar hızlı olur. Bu da hayvanın ırkına ve beslenmeye bağlıdır.

KOÇA VERME

Dişi tokluyu koça vermekte 18 ayı geçmemeliyiz. Sürüdeki koyunlar pratikte 6-8 yaşlarına kadar, koçlar ise 4-5 yaşlarına kadar damızlık olarak kullanılabilmektedir.

KIZGINLIK (KOÇA GELME)

Koyunlarda kızgınlık genelde mevsime bağlıdır. Kızgınlık 28-30 saat devam etmektedir. Kızgınlık 14-19 günde bir tekrarlanır. Şayet sürüde koç katımı serbest olarak yapılıyorsa koç sürüde en az 35 gün kalmasında fayda vardır. Koç katımında önemli faktör dişilerin kızgınlığa gelmesidir. 20-30 koyuna 1 koç düşünülür.

KIZGINLIK BELİRTİLERİ

Koyunlar meleyerek erkek koyunun yanına sokularak veya birbiri üzerine atlayarak kızgınlığı belli ederler.Bu dönemde ferç şişmiştir, çora akıntısı gelir ve sık sık idrar yapar.

KOYUNLARDA SAĞIM

Bir koyunda elde edilen gelirin %45;i etten, %15;i yapağı ve yapağıdan, %40;da süttendir. Bu yüzden sağım ve süt üretiminde çok önemli yer tutar.
Sağımda dikkat edilecek konular;
- Meradan dönen hayvan hemen sağıma alınmaz. Bir saat kadar dinlendirilir.
- Sağımda hayvanlara sert muamele yapılmaz
- Günde iki sağım yapıldığında sabah ve akşam sağımları arası en az 10 saat olmalı
- Soğuk ve kırağılı günlerde sabah sağımı daha geç sıcak günlerde daha erken yapılır
- Uzak meradaki hayvanlar olduğu yerde sağılır
- Sağım seri ve kısa sürede yapılmalıdır. 2-2,5 saatte 100 koyun sağılabilir
- Sağımdan önce memeler ve kaplar mutlaka temizlenir.

KOYUNLARDA BESLENME

Koyunlarda beslenmeyi dört bölümde inceleyebiliriz.
1- Koç katımında beslenme
2- Gebelikte beslenme
3- Süt veriminde beslenme
4- Verimsiz dönemde beslenme
1- Koç Katımında Beslenme :
Koç katımından 2 hafta önce başlayarak 6 hafta günde 400 gr.dan başlayarak 700-800 gr.a kadar fabrika yemi veya arpa, yulaf karışımı ile ek yemleme yapılır.

2- Gebelikte Besleme :

Gebelikte ilk üç ay mera iyi ise ek yeme gerek yoktur. Son 45 günde 300 gramdan başlanarak doğuma kadar 800 grama çıkılarak ek yemleme yapılır.

3- Süt Döneminde Besleme :

Tek kuzulu koyunlara günlük 700 gr. dane yem karması, ikiz kuzulu koyunlara da 1 kg. dane yem karması verilir.

Verimsiz dönemde mera ve anız otlatması kafi gelmektedir.

DAMIZLIK KOÇ BAKIMI
- Günde 1 kg. kadar yulaf
- Her gün biraz yeşillik
- Yeteri kadar hareket
- Kırkım yapılması
- Sabahları yemden önce bir tane taze yumurta yedirmeliyiz.
Bunlar yapılırsa koçların aşım kabiliyetleri yükselir, beklenen verim elde edilir.

KUZU BÜYÜTÜRKEN ŞU HUSUSLARA DİKKAT EDELİM
- Kuzu bölmelerinin altı temiz ve kuru olmalı, hava cereyanı olmamalıdır
- Kuzu bölmelerinde kuzular sıkışık olmamalıdır
- Kuzunun anasını emip emmediği izlenmelidir
- Kuzulara 15 günden sonra kuru ot ve kuzu başlangıç yemi verelim
- Kuzular meraya çıkmaya başlayınca otlama öncesi bir miktar kuru ot verelim ve mutlaka enterotoksemi aşısını yaptırın.

YOĞUN KUZU BESİSİ ( ENTANSİF)

Önce kuzu büyütme yemine azar azar besi yemi katılır. Sonra her iki yem ayrı ayrı yemliklere konur. Bir hafta geçtikten sonra büyütme yemi kesilir.

Besiye alınan kuzular sütten kesilirler. Erkek kuzuların besi kabiliyeti daha yüksektir. O yüzden erkek kuzularla çalışmak daha karlıdır.

SÜT KUZUSU BESİSİ

Kuzu hem anasını emer hem de bolca kesif yem yer. Kuzulara 2 haftalık olduktan sonra ana sütüne ilaveten yiyebildikleri kadar kesif yem vermeliyiz.

KOYUN BESLENMESİNDE DİKKAT EDİLECEK KONULAR

1- Dönemler itibariyle yapacağımız yem değişikliğine yavaş yavaş geçilmelidir.

2- Mera dönemi başlangıcında meraya çıkış saatleri yavaş yavaş artırılarak devam edilmelidir.

3- Aşırı çiğ ve kırağının olduğu dönemlerde meraya çıkmadan önce bir miktar kuru ot veya saman verilip ondan sonra çıkarılmalıdır.

4- Verilen yem ne olursa olsun küflü ve kokuşmuş olmamasına özen gösterilmelidir.

5- Doğumun hemen akabinde anaya soğuk su verilmemelidir.

AĞIL YERİ SEÇİMİNDE DİKKAT EDİLECEK KONULAR
1- Taban suyu yüksek olmamalı
2- Meraya yakın olmalı
3- Meyilli arazi üzerinde olmalı
4- Yerleşim biriminden uzak olmalı
5- Kuzey rüzgarlarına kapalı olmalı
AĞIL YAPIMINDA DİKKAT EDİLECEK KONULAR
1- Bölgenin iklimine uygun olmalı
2- Hakim rüzgarlardan ve soğuktan korunmuş olmalı
3- İşlerin kolay görülmesine uygun olmalı
4- Hayvan sayısına yeterli olmalı
5- Maliyeti düşük olmalı
AĞIL ALAN HESABI

Gebe ve emziren koyun için : 2,25-2,5 m2
Erkek veya dişi toklu için : 0,5-0,6 m2
Koç için : 1,2-1,5 m2
Koyun için : 0,8- 1 m2
Süt emen kuzu için : 0,3-0,4 m2
Gezinti avlusu, ağılın kapladığı alanın iki katı olmalı, etrafı 1 m. yükseklikte çevrilmelidir.

Koyunların altıda üstü de kuru olmalıdır.


Kaynak:Tarım bakanlığı yayınları.


Hayvan Yetiştiriciliği

Koyun
Sığır

BUĞDAY ÜRETİM

2000 yılında, dünya üretiminin yüzde 3.6;sını karşılayan Türkiye (BM Gıda ve Tarım Örgütü-FAO, 2000), dünyanın en önemli buğday üretici ve tüketici ülkeleri arasında yer alıyor. Yadsınamaz ekonomik öneminin yanında buğday, yurdumuzda toplumsal ve kültürel, aynı zamanda da tarihi hatta arkeolojik bir değer. Zira, buğdayın yurdumuz topraklarındaki öyküsü, pek çoğumuza hayal etmesi bile güç gelebilecek kadar eski zamanlara; okuduğumuz, bildiğimiz tüm uygarlıklardan öncelere uzanıyor. Buğday, insanın bugün ulaştığı yaşam biçimini belirleyen devrim niteliğindeki değişikliklerin, üstelik de bugün üzerinde yaşadığımız coğrafyada meydana gelen değişikliklerin merkezinde yer alan değer. Nasıl mı? İşte başlıyoruz:

Günümüzden 12 bin yıl önceye gidelim. Göçebe insan toplulukları, eski dünyada uzun süren buzul çağının ardından gelen daha elverişli iklim koşulları sayesinde sayıca çoğalmaya ve doğada hazır bulduklarından daha fazla yiyeceğe gereksinim duymaya başladılar. Bunlar arasında, bugün "Verimli Hilal" dediğimiz bölgede yaşayanlar diğerlerine göre daha şanslıydılar. (Verimli Hilal, bugünkü İran, Irak, Türkiye, Suriye, Lübnan, İsrail ve Filistin;i kapsayan yay biçimindeki bölgenin adıdır, bkz. Şekil 1.) Çünkü bu bölge başta buğday ve arpa olmak üzere pek çok tahılın yabani atalarının merkezidir ve insanların küçük, ama elde etmesi kolay ve besleyici değeri yüksek buğday ve arpa tanelerini fark edip diyetlerine ve yaşamlarına katmaları kadar doğal bir şey olamazdı. Önceleri bu iki tahılı doğadan toplarken, zaman geçtikçe kendileri ekip biçmeye başladılar. Bu durum, günümüzden bakınca algılanması zor büyüklükte bir sonucu beraberinde getirdi: İnsanlar, var oldukları ilk günden beri, binlerce yıldır sürdürdükleri göçebe avcı-toplayıcı hayat biçiminden yerleşik-üretici yaşama geçtiler, çünkü ekim ve hasat aynı yerde uzun süre kalmayı gerektiriyordu. Olasılıkla, uzunca bir süre her iki yaşama biçimi de beraberce götürüldü, ama sonunda, günümüzden yaklaşık 10 bin yıl önce yeryüzünde tarım yapılan ilk insan köyleri güneydoğu Anadolu;da ve kuzey Suriye;de görülmeye başladı (Nesbitt ve Samuel, 1996). Suriye;deki Abu Hüreyra ve Türkiye;deki Cafer Höyük, Çayönü, Nevali Çori gibi arkeolojik ören yerleri bu ilk tarım köyleri arasındadır. Bundan sonraki 1500 yıl içinde de buğday tarımı güneye (Örneğin Ürdün Vadisi;ndeki Beidha), doğuya (İran;daki Jarmo ve Ali Kosh) ve batıya (Orta Anadolu;daki Aşıklı Höyük, Can Hasan III ve Çatalhöyük) yayıldı (Nesbitt, 2001). Avrupa;da ele geçen en eski kültür buğdayı örnekleri Yunanistan;dan elde edilip M.Ö. 5900 yıllarına tarihlenenlerdir (Nesbitt ve Samuel, 1996). Neolitik (Yenitaş Çağı) olarak adlandırılan bu döneme ait yerleşmelerden, düzenli olarak ele geçen buğday kalıntıları tarımın, artı ürünün, yerleşik yaşamın ve toplumsal değerlerin ortaya çıkmaya başladığı ilk zamanlarda buğdayın insanlar için vazgeçilmez yerine işaret etmektedir. Daha sonraları Anadolu;da görülmeye başlanan siyasi yapılanmalar ve büyük devletler döneminde ise buğdayın ekonomik ve kültürel önemi geride bıraktıkları büyük miktarlardaki buğday stokları ve kayalara oydukları dinsel sahnelerden izlenebiliyor. Örneğin, Anadolu;daki en eski ve ilk imparatorluğu kuran Hititlerin Çorum yakınlarındaki başkenti Hattuşa;da, M.Ö. 13. yüzyıla tarihlenen 4200-5900 ton kapasiteli buğday siloları bulunmuştur (Seeher, 2001). Yine Hititlere ait Konya yakınlarındaki İvriz Kaya Kabartması ise buğdayın toplumsal ve dinsel önemine işaret ediyor (Şekil 2). Van;a bağlı Patnos;ta, M.Ö. 800-700;lere tarihlenen Urartu tapınak ve sarayının yakınlarında da ortaya çıkarılan zahire siloları ve ele geçen buğday kalıntıları (Balkan, 1964) benzer geleneklerin Anadolu;da binyıllar boyu devam ettiğine işaret ediyor. Buğday, Anadolu;da yer alan tüm uygarlıklarda, günümüze kadar önemini korumuştur.

Buğday, insan yaşamını ekonomik ve kültürel olarak etkilerken, insan da buğdayın evrimini etkilemiştir. İlk tarım köylerinde ekilen iki çeşit buğday vardı: Siyez (Triticum monococcum) ve gernik (Triticum dicoccum). Bunlar, yabani atalarına göre biraz daha iri taneli ama yine yabaniler gibi kavuzlu (taneyi sıkıca saran örtü) ve başağı taşıyan sapları yarı kırılgan yapıda türlerdi. Daha sonraki dönemlerde ise iri taneli, uzun boylu ve kavuzsuz, bu nedenle işlemesi çok daha kolay iki tür ortaya çıktı: Makarnalık buğday (Triticum durum) ve ekmeklik buğday (Triticum aestivum). Buğdayın geçirdiği bu genetik ve fiziksel değişiklikler, insanların kendi işlerine yarayan özellikteki buğdayları seçerek bir sonraki yıl ekmek üzere ayırmaları ile başlayıp zaman içinde birikerek oluşan seçilim baskısının sonucudur. Bugün tüm dünyada ekimi yaygın olarak yapılan yalnız bu iki türdür. Türkiye;nin bazı yüksek bölgelerinde ise çok kısıtlı miktarda da olsa, çoğunlukla hayvan yemi olarak siyez ve gernik tarımına rastlanmaktadır. Dünyanın başka bölgelerinde de yöresel iklim ve toprak koşullarına uygun, kısıtlı miktarda üretimi yapılan başka buğday türleri ya da alttürleri mevcuttur. Ayrıca, Avrupa;daki spelt buğdayı gibi (Triticum spelta) geçmişte çok yaygın olarak ekilirken sonradan makarnalık ve ekmeklik buğdaylar ile yeri değiştirilen ve kaybolan buğday türleri de vardır.

İşte dünyadaki bu buğday çeşitliliğini ve durum (makarnalık) ile ekmeklik buğdayların nerde, ne zaman ve nasıl oluştuğunu, nasıl yayıldığını anlamak, hem biyologları hem arkeologları fazlasıyla çeken bir konu olmuştur. Bu konuda iki çeşit temel bilgi kaynağı mevcuttur: Günümüzdeki yabanıl ve ilksel buğday türlerine ait örnekler üzerinde çalışarak geçmişe ait çıkarımlarda bulunmak ya da arkeolojik kazılardan elde edilen buğdayları inceleyerek o dönemler hakkında bilgi edinmek. En sağlıklı sonuçlar, bu iki bilgi kaynağının beraberce değerlendirilmesiyle elde edilebilir. Ülkemiz, her iki alan açısından da çok şanslıdır.

Ülkemiz yabanıl buğday türlerinin (Aegilops sp.) genetik çeşitlilik merkezidir. Orta Doğu ve ona komşu Akdeniz çevresi ile Batı Asya, 22 yabanıl buğday türünün yayılım gösterdiği alandır. Ancak 14 tür ile bunların en yoğun biçimde birarada bulunduğu coğrafya ülkemizdir (Van-Slageren, 1994). Ülkemizin her köşesinde rastlayabileceğimiz yabanıl buğday türleri, hem buğdayın ıslahı, yayılışı ve evrimi ile ilgili çalışmalarda hem de günümüzdeki makarnalık ve ekmeklik buğdayların kalitelerinin artırılması amacıyla yapılan genetik iyileştirme çabalarında büyük önem taşımaktadır (Şekil 3). Günümüze ait yabanıl ve ilksel (siyez) buğday örnekleri üzerinde yapılan çalışmalar, Diyarbakır;daki Karacadağ bölgesinin siyez çeşidi buğdayın tarımının başladığı yer olduğunu göstermiştir (Heun, 1998). Bu önemli çalışma, ülkemizdeki buğday varlığı ve çeşitliliği üzerine kapsamlı araştırmalar yapılması gereğini göstermektedir. Böylece, ülkemizin buğday tarihi, gelişimi ve iyileştirilmesi konularındaki henüz keşfedilme aşamasında olan büyük potansiyelini kullanma olanağı doğacaktır.

Arkeolojik ören yerlerinden elde edilen buğday taneleri yangın vb. olaylar sonucunda yüksek ısı altında havasız kalarak kömürleşmiş, böylece de günümüze kadar korunabilmişlerdir. Bunlar buğdayın ıslahı, evrimi ve dağılışı konularında doğrudan bilgi sağlayan kaynaklardır. Arkeobotanikçiler (arkeolojik kazılardan elde edilen bitki kalıntılarını botanik özellikleri açısından inceleyen biliminsanları) bu taneleri sınıflandırarak hangi buğday türüne ait olduklarını büyük doğrulukla saptayabilirler. Ayrıca, bu konulardaki bilgi edinebilirliğimizi artıran ve son 10-15 yıldır biyoloji ve arkeoloji dünyasını heyecanlandıran yeni bir bilim dalı doğmuştur: Biyomoleküler arkeoloji. Bu alanda uygulanan teknikler ile binlerce yıllık buğday tohumlarının içinde, çeşitli çevresel ve kimyasal etmenlerle çok küçük parçalara bölünmüş durumdaki genetik kalıtım materyali (DNA molekülleri) elde edilebilmekte ve çoğaltılarak üzerinde çeşitli genetik analizler uygulanmaktadır. Bu analizler sonucunda tür düzeyinde teşhisler ve günümüzdeki buğdaylar ile binlerce yıl öncekileri genetik düzeyde karşılaştırmak mümkün olabilmektedir (Bilgiç, 2002). Bu yöntemlere dayanarak yapılan deneysel çalışmalarla Anadolu’daki en eski buğday tarımı ile ilgili bilgi elde etmek mümkün olmaktadır. Bu çalışmalar göstermiştir ki, tarım köylerinde ekilen eski buğday türleri görünüşleri yönünden günümüzdekilere benzemekle beraber çok daha küçük tanelidir ve genetik düzeyde günümüzdekilerden farklıdır (Bilgiç, 2002). Bu sonuç, insan eliyle 12 bin yıl gibi evrim için kısa bir sürede buğdayın geçirdiği büyük genetik gelişime işaret etmektedir. Ayrıca, ekmeklik buğdayın Anadolu’da sanılandan daha eski tarihlerden beri bilindiği ve tarımının yapıldığı ortaya çıkmıştır.

Kısacası, her gün soframızı süsleyen, onsuz yapamadığımız ekmeğin ve buğdayın yurdumuzdaki tarihçesi, dünyanın hiçbir yerinde olmadığı kadar eskiye, buğdayın

insanın yaşamına girdiği ilk dönemlere dayanıyor. Üstelik bu topraklar için önemini ve güncelliğini hiç yitirmeden bugünlere ulaşıyor. İlk örneklerini görmeye başladığımız teknolojik yenilikleri içeren bilimsel araştırmalar ile bu alanlardaki geçmişimiz ve zenginliğimiz, gelecek yıllarda daha fazla ortaya konabilecek ve Anadolu;nun insanlığa armağan ettiği değerleri hem daha geniş bir çerçevede öğrenmek hem de buğdayın verimlilik ve kalitesinin artırılması amacıyla kullanmak mümkün olabilecekti

res4.jpg

KIRŞEHİRDE
TARIM VE SANAYİİ

Kırşehir il nüfusunun hemen yüzde 90;ı geçimini tarım ve buna ek olarak hayvancılıktan sağlar, geri kalanlarsa ticaret ve küçük sanatlarla uğraşır. Topraklarını faydalanma bakımından bölünüşü şöyledir

%37 ekili dikili alanlar

%22 Nadas

%2.2 Orman toprakları

%24 çayır otlaklar

%14.5 Ürün vermeyen alanlar

Ekili dikili alanların %90;ıda tarla ekimine, geri kalan %10;a yakın üzüm bağları ve meyve sebze üretimine ayrılır. Tahıl üretimi başta gelir en çok: Buğday, arpa, çavdar, mahlut (buğday,arpa, çavdar karışımı) az olarak yulaf ve mısır kuru sebzelerden en çok patates, fasulye, mercimek nohut ve hayvan yemi olarak fiğ burçak ayrıca soğan ve sarımsak ekilir.

Sanayi bitkileri olarak biraz şeker pancarı, az olarak keten tohumu ve ayçiçeği yetiştirilir. Üzüm bağları oldukça geniş yer tutar. Meyvelerden en çok elma, zerdali, armut , erik, kayısı, çeviz ve iğde yetişir. Yaş sebze üretimi fazla gelişmemiştir. Hayvancılık alanında koyun başta gelir. Sığır, manda, at, eşek,kümes hayvanları, arıcılık fazla gelişmiş değildir.

Kırşehir ili orman bakımından fakirdir, yalnız Çiçekdağ kesiminde biraz meşe ortamı bulunur. Bazı ağaçlandırma çalışmaları vardır. Vadi tabanlarında kavaklara rastlanır. Kırşehirde yeraltı kaynakları için arama işleine girişilmiş ise de şimdiki halde birkaç yerde demir (Kaman ilçesi), flüorit (Kaman ve Çiçekdağ ilçeleri) demir oksid (mucur ilçesi) işletilir. Oniks taşı da kırşehir de biblo için işlenir. Sanayi alanında kırşehir ili geri durumundadır. Fabrika olarak ise birkaç un fabrikası vardır. Halıcılık eski bir ev ve el sanatı olarak sürdürülmektedir. Ticaret bakımından da bir ilerleme yoktur. Buğday, un, baklagiller kil ve yapağı, canlı hayvan , maden cevheri halı v.b. satılır. Ankara-Kayseri demiryolu ilin doğusunda Yozgat il sınırından geçer.

Ayrıca Kırşehir ilinde Türkiye'nin lastik ihtiyacının büyük bir kısmını karşılayan Petlas Lastik fabrikasıda bulunmaktadır.

res9.jpg

KOYUNLARIN BAKIM VE BESLENMESİ

Koyun Yetiştiriciliğinin Avantajları
Dünyada üretilen etin % 50;si koyun, keçi, sığır gibi geviş getiren hayvanlardan karşılanmaktadır. İnsan gıdası üretiminde kullanılan hayvanlardan geviş getirenler, besin maddesi olarak diğer türlerin tercih etmediği kaynakları değerlendirirler. Tek mideli hayvanlardan olan kanatlılar, domuz ve balık ise yüksek sindirilebilirlik oranına sahip lif oranı düşük ve aynı zamanda insanların da tüketebileceği besin maddelerini tüketerek, besin zincirinde adeta insanlarla yarış halindedirler. Bu türler insanlarla aynı besin maddelerine (hazır karbonhidratlar, kaliteli protein, lipitler) yönelirken geviş getiren hayvanlar insanların tercih etmediği bitkisel ürünleri, cazip ve yüksek kaliteli hayvansal ürünlere dönüştürürler. Geviş getiren hayvanlara özgü rumen fermantasyonu sayesinde protein olmayan kaynaklar protein ve amino asitlere; selüloz, yağ asitleri ve enerjiye; vitamin ön maddeleri ise vitaminlere dönüştürülür.
Koyunlar geleneksel olarak yünü, derisi, sütü ve etinden yararlanılan verim yönleri çok çeşitli geviş getiren hayvanlardır. Antarktika haricinde dünyanın tüm alanlarında yaşama kabiliyeti gösteren bu hayvanlar çayır, kök, yumru, çalı, dikenli bitkiler ve bitki hayatının ilkel formlarına varana kadar her türlü organik maddeyi tüketebilirler. Hareketli dudakları, sivri çeneleri, uzun ve güçlü dilleri sayesinde eşi bulunmaz mera hayvanlarıdır. Keskin ve zırhla kaplı dişleri sayesinde bitkilerin sert gövde ve köklerini bile öğütürler, sindirirler. Bu anatomik özellikleri sayesinde zayıf meraları sığırlara oranla daha iyi değerlendirirler.
Yalnız meralarda değil, bahçe veya tarla tarımıyla birlikte entegre olarak yapılan koyun yetiştiriciliği, arazinin çok düşük maliyetlerle daha iyi değerlendirilmesi, gübrelenmesi, doğal yapısının korunması yanı sıra ekonomik değeri olan süt, et, yapağı ve deri gibi ürünler de elde edilir.

Temel Besin Maddeleri
Koyunların en temel besin maddeleri içerisinde su, enerji, protein, mineraller, vitaminler, büyüme düzenleyiciler ve yem katkı maddeleri yer alır.

Su
Bütün hayvanlar için en önemli besin maddesi sudur. Su, besin maddeleri arasında verim ve yaşamı devamını en çabuk ve doğrudan etkileyen maddedir. Bu yüzden yeterli miktarda temiz suyun temini büyük önem taşır.
Koyunların içinde bulunduğu fizyolojik durum (gebelik, süt verimi), tüketilen yemlerin çeşidi, yemlerin içerdiği su oranı ve çevre sıcaklığı günlük su tüketim miktarını etkiler. Yazın sıcakta konsantre yem tüketen koyunların su gereksinimi baharda taze mera tüketenlerden doğal olarak fazladır.
Fizyolojik durumlarına ve iklime bağlı olarak koyunlar günde 3 litreye kadar su tüketebilirler. Yetişkin koyunlar kış mevsiminde kar yiyerek su ihtiyaçlarını giderirler. Ancak genç koyunlar bu konuda pek başarılı değildirler. Yine de eğer laktasyon ve gebelik kış dönemine rastlıyorsa koyunlara temiz ve taze su temin edilmelidir. Donmuş veya çamurlu sular, sulama için hayvanların uzun mesafeler yürütülmesi gibi durumlarda hayvanlar yeterli miktarda suyu alamazlarsa yem tüketimleri de azalır, verimleri düşer, sindirim ve üreme problemleri devreye girer. Özellikle kuzu ve genç koyunlara yeterli miktarda su temin edilemiyorsa hayvanlar daha sonra telafi edilemeyecek şekilde cüce (Kavruk, kaşektik) kalır, hatta ölebilir.
Koyunlar her zaman temiz ve taze suya ulaşacak şekilde su kaynakları bulundurulmalıdır. Su kaynakları her gün temizlenmeli, kışın donuyorsa, hayvanlara sıcak su temin edilmelidir.

Enerji
Koyunların gerek büyümesi gerekse üreme ve verim performanslarında en pahalı ve miktarı en yüksek besin maddesi olarak karşımıza enerji çıkar. Koyunların enerji gereksinimleri, cüsse, fizyolojik dönem, günlük egzersiz (yürünen yol vb.), yapağı uzunluğu, çevre koşulları (soğuk, sıcak, rüzgar, yağmur vb.) tükettikleri yemin miktarı, enerji içeriği ve sindirilebilirliği gibi faktörlere bağlı olarak değişir. İri cüsseli koyunlar diğerlerine oranla daha az enerjiye ihtiyaç duyarlar. Yakın meralarda otlatılan veya içeride bakılan koyunların enerji gereksinimleri de azdır. Kışın ise özelikle kısa yapağılı koyunların enerji ihtiyaçları yüksek olur.
Enerji, şekerler, kolay çözünen karbonhidratlar (nişasta), güç çözünen karbonhidratlar(selüloz), proteinler ve yağların metabolizması sonucu elde edilir. Kaynak olarak ot ve samanlar, tahıllar, tarımsal artık ve gıda endüstrisi yan ürünleri kullanılır. Tahıllar enerji yönünden zengindir. Bunu yağlı tohum küspeleri ve melas, daha sonra da kalitesine göre mera bitkileri ve samanlar izler.
Enerji yetmezliği koyunlara yeterli yem verilememesi ya da yemin enerji içeriğinin düşük olması durumlarında karşımıza çıkar. Bu durumda eğer varsa vücut yağ depoları devreye sokularak kullanılır, yoksa proteinler harcanır, eksiklik devam ederse hayvanlar ölür.
Tüketilen enerji kaynağının hacminin fazla olması hayvanın tüketimini kısıtlayacağından örneğin dilediği kadar koçanıyla öğütülmüş mısır yiyen koyunlarda bile enerji açlığı ortaya çıkabilir. Diğer taraftan mısır veya buğday tahıllarını aynı miktarda tüketen koyunların hızla büyüdükleri görülür.
Bu yüzden yem maddelerinin besin maddesi içeriklerinin ayrı ayrı bilinerek, kombinasyonlarının hesap edilerek hayvanlara verilmesinde yarar vardır.

Protein
Hayvansal dokuların yapı taşı proteindir. Vücut dokuların büyümesi ve yenilenmesi proteinler sayesinde olur. Koyunlar geviş getiren hayvanlar oldukları için tükettikleri proteinin kaynağından ziyade miktarı önem taşır. Eko-sistem, geviş getiren hayvanlara her türlü orijinden azotlu bileşiği rumen fermantasyonu sayesinde proteine dönüştürme yeteneği vermiştir. Koyunların yaşı ilerledikçe protein ihtiyaçları azalır. Bu ihtiyaç yaşamın belli dönemlerinde artar. Protein kaynakları; baklagil tohumları, yağlı tohum küspeleri, et unu, balık unu vb. orijinal kaynakların yanı sıra üredir. Protein temel olarak pahalı bir besin maddesi olmasına karşın orta kalitedeki meralar ve kuru otlar koyunların protein ihtiyacını karşılar. Ancak aşım, gebeliğin son altı haftası ve laktasyon dönemlerinde koyunlar protein takviyesine ihtiyaç duyarlar. Meraların yetersizliğinde de aynı durumla karşılaşılır.

Mineraller
Mineraller, yemlerde 100 ppm;den fazla gerekliyse Makro-Mineraller (Ca, Na, Cl, Mg, P, K, S), 1000 ppm;den az gerekiyorsa Mikro-Mineraller (Co, Cu, Fe, I, Mo, Se, Zn) adını alırlar. Bazı mineraller iskelet yapısında yer alırken bazıları bio-kimyasal reaksiyonlarda ve vücut sıvılarının dengede tutulmasında yer alırlar.
Tuz ve mineral maddeler hayvanların serbestçe ulaşabileceği şekilde tüm yıl boyunca sağlanmalıdır. Aksi halde, üremede aksaklıklar, zayıf ve yaşama gücü düşük kuzu doğumları, süt veriminde düşüş, bağışıklık sisteminin bozulması ve sayısız metabolik aksaklıklar ortaya çıkar. Genel olarak koyunculuk yapılan bölgelerde herhangi spesifik bir maddenin yoksunluğu görülmüyorsa ticari olarak yalama taşı şeklinde hazırlanmış bileşimler hayvanlara verilmelidir. Bu preparatlar bir kısım doğal mineral tuzların yanı sıra, selenyum, kobalt gibi çeşitli iz mineralleri de içermesi tavsiye edilir. Ülkemizin bütün bölgelerinde meralarda selenyum eksikliği bildirilmektedir.
Deniz veya göl tuzu bir Na ve Cl kaynağıdır. Kaya tuzları ise diğer pek çok minerali de içerdiğinden daha yararlıdır.
Kalsiyum kaynağı olarak kireç taşı veya mermer tozu, fosfor kaynağı olarak di-kalsiyum fosfat, kükürt kaynağı olarak sodyum sülfat kullanılabilir.

Vitaminler
Vitaminler biyokimyasal reaksiyonlarda, enerji metabolizmasında ve vücudun temel yapı taşlarının sentezlenmesinde yer alırlar. Kaliteli meralar koyunlar için gerekli olan bütün vitaminleri veya vücutta sentezlenmelerini sağlayacak ön maddeleri bulundururlar. Çeşitli nedenlerle meralardan yararlanılamıyorsa A, D ve E vitaminlerinin ilave olarak verilmesi gerekli olur. Bu amaçla pratik olarak eksikliğinden kuşku duyulan vitaminler hayvanlara ilave olarak yemlerine katmak veya enjeksiyon şeklinde verilmelidir.

Yüksek enerjili konsantre yemler tiamin gereksinimini artırır ve hayvanlarda sinirsel semptomlarla ortaya çıkan beyin ödemleri oluşur (Encephalomalacia).

Büyüme düzenleyiciler ve yem katkı maddeleri
Bir kısım antibiyotikler ve iyonoforlar, sentetik hormonlar koyun beslemede kullanılmaktadır. Hormonal etkiye sahip ajanlar veya rumen fonksiyonu düzenleyiciler de bu grupta anılırlar.
Bazı gizli seyreden hastalıkların önlenmesinde veya yemden yararlanmayı artırmak, büyümeyi düzenlemek amacıyla, klor-tetrasiklinler, lasalosid, büyüme hormonu veya östrojenler kullanılmasına karşılık, yan etkileri günümüzde tam olarak aydınlatılamamış ve ekonomik olmayan bileşimlerin kullanılması önerilmez.

Koyun Besleme

Beslenme koyunların sağlığı, büyümesi ve üremesi ve diğer verim özellikleri üzerinde doğrudan etkilidir. Yem giderleri hayvansal üretim girdilerinin 2/3 ünden fazlasını teşkil eder. Bu nedenle besleme konusuna en üst seviyede önem verilmelidir. Koyunların besin maddesi ihtiyaçları; yaş,vücut ağırlığı ve içinde bulunduğu fizyolojik durumlara (gebelik, laktasyon vb.) göre değişir. Koyunların temel olarak ihtiyaç duydukları besin maddeler; 1. Su, 2. Enerji, 3. Protein, 4. Vitaminler, 5. Mineraller`dir. Kışın meraların karla kaplı olmadığı zamanlarda koyunlar meralardan yararlanabilirler. Kışın doğan kuzulara hızlı büyümelerini sağlamak için yüksek enerji ve proteinli yemler verilmelidir. Büyüme dönemindeki kuzular için en ideal beslenme kaynağı, yoncagil ve baklagillerin karışık yetiştiği meralardır.
Meralama döneminde koyunlar ihtiyaç duydukları besin maddelerini meralardan karşılarlar. Bir kısım mineraller ve tuz ise tüm yıl boyunca ilave olarak verilir. Meralar zayıfladığı zaman ise saman vb. kaba yemlere ilave olarak tahıl vb konsantreler, hayvanların içinde bulunduğu fizyolojik durumun gerektirdiği miktarlarda verilir. Kış süresince alanlar karla kaplı olmadığı zamanlarda bile çıplak görünen meralara çıkarılan koyunlar yiyecek bulur ve gereksinimlerini karşılar. Kışın doğan kuzularda hızlı bir büyüme elde edilmesi isteniyorsa, yüksek enerji ve proteinli kesif yemlere başvurulabilir. Yoncagil ve buğdaygil türevi otların karışık olarak yetiştiği meralar koyunlar için ideal besin maddesi kaynağıdır. Temiz ve taze su, hayvanlara sürekli olarak sağlanmalıdır.

Anaç Koyunların Beslenmesi
Koyunları vücut ağırlıkları, bütün yıl boyunca üreme safhasına göre değişimler gösterir. Besin maddesi gereksinimleri, yaşama payı düzeyindeyken en düşük, gebeliğin başlangıcından sonuna doğru giderek yükselir, laktasyon döneminde ise en yüksek seviyeye çıkar. Başarılı bir yemleme stratejisi izleyebilmek için şu üç dönemde koyunların canlı ağırlık ve kondisyon skorlarının (KS) bilinmesi gereklidir: 1. Aşımdan 3 hafta önce, 2. Gebeliğin ortasında, 3. Kuzular sütten kesileceğinde. Kondisyon skorunun belirlenmesi, hayvanların bel bölgesinin elle yoklanarak yağ oranının göreceli olarak tayinidir. Koyunların beslenme düzeyinin tayin ve takibi için en iyi yöntemdir. Kondisyon skoru değerleri 0`dan 5`e kadar değişir. 0 aşırı zayıf, 5 ise aşırı yağlıdır. İdeal olan KS değeri sütten kesmede 2.5, kuzulama döneminde ise 3.5`tir. Gerektiğinde zayıf koyunlar ayrılarak ilave enerjili yemler vermek suretiyle kondisyonları arttırılır. Bunun tersine, aşırı yağlı olanlar da yine ayrılarak kısıtlı yemlemeye tabi tutulurlar. Ancak yağlı hayvanların üreme performansında karşılaşılan sorunlar, zayıf olanlarınkinden daha azdır. Aşımdan iki hafta önce ve aşımı izleyen iki hafta süresince koyunlar varsa kaliteli meralara alınmalı ya da 400-500g arpa verilerek takviye edilmelidir. Bu uygulamaya flushing adı verilir ve kuzulama oranını %10-20 artırdığı bilinmektedir. Flushing, kondisyonu orta düzeyde olan koyunlar üzerinde daha etkilidir. Erken veya sezon dışı kuzulatmada etkili olur. Böylece meraların maksimum kalitede olduğu dönemlere kuzuların sütten kesilme zamanı rastlatılarak verim arttırılır. Doğum sonrası ölümlerin çoğu, doğumu izleyen ilk 25 gün içerisinde kötü beslemeye bağlı olarak ortaya çıkar. Bu nedenle aşımın iki hafta öncesinden başlayıp doğum ve sütten kesmeye kadar koyunların beslenme rejiminde ani değişiklikler yapılmamalı, besleme kısıtlamasına gidilmemelidir. % 50 den fazla yoncagil bulunan meralardan aşım döneminde uzak durulmalıdır. Çünkü yoncagiller içerdikleri yüksek orandaki östrojen hormonu nedeniyle gebe kalma oranını düşürürler. Aşımdan sonra, kuzulamadan altı hafta öncesine kadar koyunlar kalitesi yüksek olmayan meralarda tutulabilir, kuru ot veya samanla beslenebilirler, zira bu dönemde fetal büyüme ve koyunun ihtiyaçları minimum düzeydedir. Gebeliğin son altı haftasından doğuma kadar olan dönemde fetus doğum ağırlığının 2/3 ü kadar büyür. Bu dönemde özellikle 1`den fazla fetus taşıyan koyunlarda rumen kapasitesi de sınırlanır. Bu nedenle koyunlara gebeliğin son 6 haftalık döneminde normal beslemeye ilave olarak 400-500 g arpa verilmesi gebelik toksemisi, düşük canlı ağırlıkta doğan yaşama gücü düşük kuzu doğumu, ve düşük süt verimi gibi olumsuzlukları önler. Ancak bu dönemde fazla miktarda tahıl vb. konsantrelerin verilmesi güç doğumlara yol açabilir. İlave yemleme yapılırken en az 1 haftalık alıştırma dönemine uyulması ve miktarın üstüne çıkılmaması önemlidir.
Kuzulamadan sonra koyunların enerji ve protein ihtiyaçları % 30 ; 55 artar. Bu ihtiyaçlar sağlanamazsa canlı ağırlık kaybı, düşük süt verimi, yavrularla ilgilenmeme ve kuzuların büyüyememesi gibi durumlar ortaya çıkar. Özellikle çoklu doğumlarda artan protein ihtiyaçları için takviye yapılmalıdır. Eğer yeterli miktarda yoncagil bitkiler temin edilemiyorsa, değişik protein kaynaklarına yönelinmelidir. Genel bir kural olarak, her kuzu için anne koyunlara 350 g kesif yem veya 400-450 g tahıl verilir. Koyunlar kuzu sayılarına göre (ikiz, üçüz) gruplara ayrılarak yemlenirse az veya çok yemleme olasılıkları ortadan kalkar. Tabloda, koyunların canlı ağırlıklarına göre ihtiyaçları özetlenmiştir. Koyunların ihtiyaçları ve yem maddelerinin içerikleri bilinirse verilecek yemler gerektiği şekilde hayvanlara verilir.
Kuzuların Beslenmesi
Kasımdan Şubat ayının başlarına kadar doğan kuzularla baharda doğan kuzuların yemleme programları farklıdır. Kışın doğan kuzulara fazla miktarda yem verilmesi gerekirken, baharda doğan kuzular meralardan yararlanabilirler. Kışın doğan kuzuların bir haftalık olmasından itibaren kaliteli kaba ve kesif yemlere rahatça ulaşması sağlanmalıdır. Kullanılan kesif yemin %18-20 protein içermesi, selüloz düzeyinin düşük, enerji düzeyinin yüksek olmasına dikkat edilmelidir. Kuzu rasyonlarına katılacak olan proteinlerin doğal kaynaklı olması gerekir. Kuzuların rumen faaliyetleri tümüyle gelişmediğinden üre gibi kimyasal bileşimler sindirilemez ve zehirlenmeler ortaya çıkabilir. Kuzuların kemik gelişimi için gerekli olan kalsiyum rasyona %1 oranda kireç taşı veya mermer tozu katılarak sağlanabilir. 2/1 Ca/P oranı doğru sağlanamazsa oluşan idrar taşları kuzularda ölümlere yol açabilir. Kuzuların kesif yemlerle beslenmesi gerektiğinde dikkat edilmesi gereken bazı kurallar vardır; 1, Kuzuların tutulacağı alan anaç koyunlara yakın olarak belirlenmelidir, 2. Barınağın her iki ucunda ve yanlarında giriş-çıkış yerleri olmalıdır, 3. Barınak her zaman temiz ve altlıklı olmalıdır, 4. Barınağın aydınlık olması için güneşten yeterince yararlanmalı gerekiyorsa yapay ışık kaynağı kullanılmalıdır, 5. Taze ve temiz su sürekli sağlanmalıdır, 6. Yemlikler kuzuların üstüne çıkamayacağı şekilde tasarlanmalıdır. Her kuzu için en az 8-10 cm yemlik uzunluğu sağlanmalıdır.
Kışın doğan kuzular 2 aylık olunca sütten kesilip büyütme yemine alıştırılmalıdır. Kuzu büyütme yemleri % 16;dan az protein, içermemelidir. Kuzular 25 30 kg;ı geçince protein oranı %14 e düşürülebilir. Kuzuların yemden yararlanma oranı 2 kg yem /kg CAA dan 3.5-4.5 yem /kg CAA’ a kadar değişebilir. Öğütülmüş mısır, silaj veya üre kuzular 25 kg oluncaya kadar verilmemelidir. Arpa ile birlikte üre-kükürt solüsyonu verilerek 25 kg’ın üzerindeki kuzular beslenebilir. Bu amaçla 644 g üre ile 133 g sodyum sülfat 2 L sıcak suda eritilerek yemlemeden hemen önce 18 kg arpa ile karıştırılırsa, yaklaşık % 20 ham proteinli ekonomik yem elde edilmiş olur. Üre-kükürt solüsyonu stok olarak ta hazırlanabilir, ancak arpa ile karışım, yemlemeden hemen önce yapılmalıdır.
Koçların Beslenmesi
Koçlar aşım sezonuna gelmeden önce kondisyon skorları 2.5-3 olmalıdır. Koç katımı esnasında koçlar yem yemeye çok az vakit ayırırlar. Bu nedenle vücut ağırlıklarının yaklaşık % 12 sini kaybederler. Kötü besleme, koç ölümlerinin başta gelen sebeplerindendir. Koyun endüstrisi, eski yerel ve küçük cüsseli ırk veya sürüler yerine daha iri ve verimi yüksek koç ve koyunlara yöneldiğinden, gerek koçların seçimi ve gerekse yüksek döl verimi elde edilebilmesi için besleme düzeyi büyük önem taşır. Pek çok durumlarda, meralar arzu edilen kalite ve miktarda olsa bile koçların aşım dönemindeki ihtiyaçları için elde edilmesi gereken kondisyonun sağlanmasında yeterli olmaz. Zayıf koçlara ilave olarak mısır buğday veya arpa gibi enerji bakımından zengin tahıllardan günde 150 g normal rasyona ilave edilerek aşım öncesi gerekli vücut skoruna ulaşılmalıdır. Bu uygulama aşımdan 50 gün kadar önce başlatılarak % 10 canlı ağırlık artışı sağlanır. Aşım öncesi ve aşım sırası dönemleri haricinde mera veya kaliteli kaba yemler koçların beslenmesinde yeterli olur. 2-3 kg kaliteli kuru yonca 60-70 kg’lık damızlık koçların ihtiyacını karşılar. Hayvanların serbest olarak yem, su ve yalama taşlarına erişebilmeleri sağlanmalıdır.
Koyun Yemleri

Mera
Daimi meralar, koyun beslemenin temelini oluşturur. Entansif koyun besleme yani koyunların kapalı mekanlarda tutularak yemlerin dışardan temin edilip hazır halde hayvanların önüne verilmesi, extansif yani meralardan maksimum yararlanma temeline dayalı üreticilik kadar karlı olmaz. Yeterli miktarda kaba yem bulunduğu zamanlarda koyunlar tuz ve mineral madde haricindeki besin maddesi ihtiyaçlarını sağlayabilirler. Koyunlar otlarken yeşil ve bol yapraklı taze bitkileri, kartlaşmış olanlara tercih ederler. Meraların elverişliği bütün yıl boyunca aynı olmaz. Merada yetişen bitkilerin %80;lik kısmı bahar mevsiminde gelişir. Meralar aşırı şekilde yıpratılmadan dönüşümlü olarak kullanılırsa, bütün yıl boyunca kullanılabilir. Meraların aşırı otlatılması iç-dış parazitlerle bulaşık hale gelmesine ve hayvanlarda performans düşüklüğüne, meraların verimsizleşmesine ve giderek elden çıkmasına yol açabilir. Meralar eğer biçilerek stoklanıyorsa, biçilen alanlar en az 3-4 hafta dinlendirilmelidir. Baharda yetişen meraların üçte biri biçim için koruma altına alınarak kışlık stoka ayrılmalıdır. Mera rotasyonu için bitkilerin vejetasyon hızına göre 10-12 günlük peryodlar belirlenebilir.

Kaba Yem ve Samanlar
Koyunların aşım, gebeliğin son dönemleri ve laktasyon gibi besin maddesi gereksinimlerinin maksimum düzeyde olduğu dönemler haricinde orta veya düşük kaliteli samanlar verilebilir. Özellikle kuzulama sonrası koyunların artan protein ihtiyaçları, meraların yeşermesi göz önünde bulundurularak ayarlanmalıdır. İkinci biçim karışık mera otu yonca samanı vb;lerinden daha ekonomiktir. İşletmeye dışarıdan kaba ve kesif yem almak yerine öncelikle yerel olarak temin edilebilecek yem maddeleri değerlendirilmelidir. Yonca samanı özellikle laktasyonun son döneminde çok yararlıdır. İleri gebelik döneminde çok fazla yonca samanı kullanılması durumunda vajinal prolapsus, yavru atma yada süt humması ortaya çıkabilir. Kullanılan kaba yemlerin toz ve küf içermemesi gerekir. Gebeliğin son döneminde çok miktarda kaba yem tüketilmesi, rumendeki aşırı hacim nedeniyle üreme organlarına basınç oluşturarak yavru atma veya prolapsuslara yol açabilir. Yonca unu tüketen koyunların süt hummasına yakalanma olasılıkları, saman tüketenlere oranla daha yüksektir. Yonca kalsiyum yönünden zengin olduğu için, koyunlar artan Ca ihtiyacını, vücut Ca depolarını aktife etmeden karşılarlar. Kuzulamadan hemen sonra ise laktasyonun da devreye girmesi ile artan Ca ihtiyacı, gerekli olan Ca vücutça aktife edilemediğinden Ca yetmezliği (süt humması) olarak ortaya çıkar. Kaba yemleri zaman zaman yem kontrol laboratuarlarına gönderilerek besin madde içeriklerinin belirlenmesinde yarar vardır. Besin madde içeriklerinin bilinmesi ihtiyaçlara uygun ve ekonomik yem bileşimlerin hazırlanmasında yardımcı olur.
Kaba yemler balya haline getirilerek saklanırsa yem kayıpları önlenir. Balyaların plastikle kaplanması, üstlerinin kapatılması küflenme, sararma gibi olumsuz faktörleri ortadan kaldırır. Uygun yemlikler yapılarak, kaba yemlerin dışkı vs. ile bulaşması önlenmelidir.

Silaj
Kaliteli ve 1.5-2 cm büyüklükte kıyılmış mısır, tahıl veya çayır otu hasılı silajları koyunlara verilebilir. Silajlık hammaddelerin hasatı, depolanması ve yedirilmesi konularında gerekli özen gösterilmelidir. Üzeri iyice kapatılmamış, yeterince sıkıştırılmamış silajlarda oluşan küfler veya bakterisel oluşumlar (listeriosis) ölüme yol açar. Yemliklerde kalarak küflenmiş veya donmuş silaj her gün temizlenmelidir. Mısır silajı protein ve Ca yönünden zayıftır. Yapılan çalışmalarda her ton mısır silajına, 10 kg üre, 5 kg kireçtaşı veya mermer tozu, 2 kg kalsiyum di fosfat, 2.5 kg kalsiyum sulfat’ın silaj yapımı sırasında iyice karıştırılarak katılması halinde koyunlar için daha yararlı bir yem maddesi ortaya çıktığını bildirmektedir. Diğer bir alternatif ise, ekstra protein, Ca, P ve vitaminlerin yemliğe konulan silaj üzerine serpiştirilmesidir.
İçerdiği yüksek orandaki rutubet nedeniyle silaj, samana göre daha düşük miktarda (% 50) kuru madde içerir. Silajın hacmen fazla oluşu gebeliğin son dönemindeki koyunlar üzerinde yeterli miktarda besin maddesi tüketilememesi durumuna yol açar. Bu durumda hayvanların artan besin maddesi ihtiyaçları telafi edecek şekilde bir miktar kesif yem verilmelidir.

Tane yemler
İlave enerji veya proteine ihtiyaç duyulduğu zaman mısır, arpa-buğday gibi enerji bakımından zengin tahıllar veya nohut, fasulye, mercimek gibi proteince zengin tane yemler veya bunların yan ürünleri kullanılır. Tercih yapılırken, kullanılacak tane yemin besin madde içeriği ve fiyatı göz önünde bulundurulmalıdır. Yem maddelerinin besin değerleri Tabloda verilmiştir.

Alternatif yemler
Bazı gıda endüstrisi yan ürünlerinden şeker pancar posası, meyve posaları, yağlı tohum küspeleri, biracılık veya yağ endüstrisi yan ürünleri koyunlar için besin maddesi olarak kullanılır. Herhangi bir besin maddesi bu ikame maddelerle telafi ediliyorsa, kuru madde ve besin madde miktarı bilinerek hayvanlara verilmelidir. Alternatif yemlerden üre, sodyum sülfat veya yağların verilme hayvanların tüketebileceği miktar yönünden bazı kısıtlayıcı yönleri olduğu bilinmelidir. Protein Enerji Mineral Blokları da (PEMB) son yıllarda hem meralarda hem barınaklarda hayvanların ilave protein, enerji ve mineral madde ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde formüle edilebilen, dış koşullara karşı dayanıklı ve ekonomik alternatif konsantre bileşimlerdir.

Üre
Üre bir protein kaynağı olmamasına karşın içerdiği protein olmayan azot (NPN) rumen bakterileri tarafından sindirilip rumino-hepatik siklusa katılarak proteine dönüştürülür. Hayvanlara üre mısır, buğday, arpa gibi yüksek enerji değerli yemlerle, melas gibi kolay eriyebilen karbonhidratlı bileşiklerle birlikte verilmelidir. 100 g üre içerdiği yaklaşık %46 orandaki azot ile vücutta 281 g ham protein olarak değerlendirilir. Hayvanlara üre verilirken uyulması gereken kurallar; 1. Günlük kuru madde tüketiminin % 1 ini veya verilen konsantrenin % 3 ünü geçmemelidir, 2. Düşük kaliteli kaba yemlerle birlikte veriliyorsa, kuru maddede % 5 aşılmamalıdır, 3. Üre verilecekse mutlaka alıştırma dönemine uyulmalıdır.

Melas
Şeker pancarından şeker üretimi sırasında yan ürün olarak elde edilen melas, geviş getiren hayvanlar tarafından iştahla tüketilen ekonomik bir yem hammaddesidir. Konsantre yemlere katılarak veya üre ile karıştırılarak koyun ve sığırlara verilir. Laksatif etkiye sahip olduğundan günlük kuru madde tüketiminin %10-15 inin geçilmesi önerilmez.

Koyunların Beslenme Hastalıkları

Beslenme hastalıklar besin maddelerinin yetersizliği, fazlalığı veya yemlerde dengesiz oranlarda bulunması sonucunda ortaya çıkar. Verim düşüklüğü ve ölümlere yol açar.

Enterotoksemi
Bu hastalık barsaktaki bakterilerin toksin salgılaması sonucu ortaya çıkar. Hayvanların küflü ve bozuk yemleri veya bir defada fazla miktarda yüksek enerjili yemleri tüketmeleri sonucunda barsakta bulunan Clostridium perfringens adlı bakterinin salgıladığı toksin hızla kana karışarak akut ölümler meydana getirir. Rumen asidozis;i ve diğer zehirlenmelerle karıştırılmamalıdır. Hastalık ortaya çıktıktan sonra tedavi edilme olasılığı vardır ancak aşılama programına uyulursa ortaya çıkması önlenebilir. 3-4 hafta ara ile yapılan 2 aşılama gerekli bağışıklığı oluşturur. Yeni doğan kuzulara doğumda, 2-3 haftalık olunca ve 5-6 haftalıkken yapılan üç doz aşı gerekli korumayı sağlar.
Ani yem değişikliklerinden yine de sakınmak gereklidir.

Kolostrum yetmezliği
Yeni doğan kuzuların doğumu izleyen birkaç saat içinde yeterince ana sütü – ağız sütü almamaları sonucu ölümler ortaya çıkar. Görülen tablo pnömoni ile karışık sindirim bozukluğudur. Yeterli miktarda ağız sütü kuzulara mutlaka içirilmelidir.

Gebelik toksemisi (Ketozis)
Gebeliğin ileri dönemlerinde ve doğum sonrası genellikle ikiz-üçüz kuzu taşıyan, çok zayıf ve çok şişman koyunlarda görülür. Ani yem değişiklikleri hastalığın ortaya çıkışını hızlandırır. Koyunların gebelik öncesi kondisyonlarının iyi ayarlanması koruyucu etki yapar. Hayvanların enerji ihtiyaçları yeterince karşılanırsa önlenebilir. Hipokalsemi ve çayır tetanisi hastalıklarından ayırdedilmelidir.

Sindirim bozuklukları
İşkembenin yeni bir yeme alışması için yaklaşık 2 haftalık bir peryod gereklidir. Alıştırma dönemine uyulmaksızın yapılan ani yem değişiklikleri rumen fonksiyonlarını bozar ve ağırlık kayıpları ortaya çıkar.

Çayır tetanisi (Hipomagnezemi)
Bahar mevsiminde taze çayırların otlanmasıyla ortaya çıkan sinirsel semptomlarla belirgin bir hastalıktır. Magnezyum yetmezliği sonucu ortaya çıkar. Hayvanlara Mg verilmesi veya toprağa Mg takviyesi yapmakla önlenir.

Zehirlenmeler
En önemlisi ani olarak, aşırı miktarda yüksek enerjili yem tüketilmesi sonucu ortaya çıkan asidozis;tir. Tedavisi çok uzun sürer ve genellikle ölümle sonuçlanır. Bu tip kazalardan kaçınmak en doğrusudur. Bazı tarım ilaçları veya yeme katılan çok miktardaki antibiyotik veya antiparaziter ilaçlar da zehirlenmelere yol açabilir.



www.veterinerhekim.cjb.net

res8.jpg


ismim@benimadresim.com

Bana ulaþmak için yukarýdaki e-mail adresini kullanýn